28 Ekim 2008 Salı

Delos Tatlısı

Apicius'un "De Re Coqvinaria" kitabından günümüze uyarlanmış olan bu tatlının yapımı Türk Mutfağındaki Lokma Tatlısını anımsatmaktadır. Tarifin orjinalinin böyle yapılıp yapılmadığı ve tam ölçüler bilinmesede yinede o dönemin damak zevklerini canlandırmada yardımcı olacağını düşünüyorum. Ne kadar garip görünsede bal ve karabiberin tatları birbiriyle uyumludur. Tarif antik Çağ yemekleri ve Yemek Kültürü Kitabından alınmıştır. Yaklaşık 15 adet çıkmaktadır.

Malzemeler:

3/4 (170ml) su bardağı su
1/2 su bardağı (60gr) un
kızartmak için zeytinyağı
2 çorba kaşığı (60 gr) Bal
Haşhaş Tohumu veya taze çekilmiş karabiber (isteğe göre)

Yapılışı:

Suyu bir kapta kaynatın ve unu eleyip suyun içine katın. Topak kalmayıncaya kadar kuvvetlice çırpın ve birkaç dakika pişirdikten sonra ateşten alın. Yayvan bir tabağa yada mermer tabakanın üstüne yayın ve tamamen soğumasını bekleyin.

Soğuduktan sonra hamuru küp küp kesin ve derin bir kızartma tenceresinde ısıttığınız yağın içine atıp altın rengini alana kadar kızartın. Bu yaklaşık 3-4 dakika sürüyor sonra hamurları kağıt havlu üstüne alıp fazla yağını alın. Hamur parçaları henüz sıcakken üzerlerine ılık bal damlatın ve taze karabiber çekin.

Günümüzde hindistancevizinin yaygın olduğu tatlı süslemelerinde Antik Roma ve Yunanda bu mümkün değildi çünkü hindistancevizinin varlığı bilinmiyordu bile.

11 Ekim 2008 Cumartesi

Antik Çağda Zengin Bir Yunanlı Ailenin Sofrası - 2


Antik Yunan Sofrasına devam edelim.

Oda, asma kandillerle aydınlatılırdı. Etrafta hoş kokulu yapraklardan yapılmış çelenkler ve parfümlü yağlar bulunduğundan havayı güzel kokular dolduruyordu. Sepetler içinde hem buğday hemde arpa ekmekleri sunulurdu. Ana yemeğin sırayla gelen tabakları belirli bir düzen içinde birbirini izler, birer parça alması için, her davetliye bir garson tarafından götürülürdü. Davetliler taze meyve, kabuklu deniz hayvanları, kızarmış kuşlar, tuzlu mersin ve ton balığı, soslar içindeki etli mezeler gibi iştah açıcılarla başlar, taze balıkla devam eder ve muhtemelen kuzu veya oğlak yahnisi ya da kebabıyla bitirirlerdi. Daha sonra, yemek artıkları ve kemiklerle dolan masalar kaldırılır, bunların yerini temiz masalar alırdı. Hem Yunanlı hemde Romalılarca ikinci masalar olarak bilinen tatlılarla birlikte şarap servisi yapılırdı. Yunanlı ev sahipleri, şarabı daima suyla karıştırırdı. Ev sahibinin bir görevi de, konuklarının çabucak sarhoş olmasını engellemekti. Tatlılar pasta, şekerleme,peynir, kurutulmuş meyve ile kuru yemişlerden oluşurdu. Varlıklı bir ev sahibi, hem bu seçkin tatlı çeşitleriyle, hemde iyi bir şarap seçimiyle cömertliğini ( ve muhtemelen statüsü ile zenginliğini de) gösterirdi.*

*Kaynak: Antik Çağ Yemekleri ve Yemek Kültürü,Andrew Dalby-Sally Grainger

9 Ekim 2008 Perşembe

Antik Çağda Zengin Bir Yunanlı Ailenin Sofrası - 1

Eski Yunanlılarda bir zengin sofrasını ve davetlilerini, ne konuşulduğunu hiç merak ettiniz mi? Peki ya günümüz modern çağındaki 3 ana öğünden, sağlıklı beslenmek adına en hafif yenmesi gereken akşam yemeğinin, Antik çağ Yunanlılarında ki tek ana öğün olduğunu biliyor muydunuz? Şarabın misafirleri çabucak sarhoş etmemesi için içine su katılmasının normal karşılandığı bir döneme daha yakından bakalım.

İ.Ö. yaklaşık 400 sularında yaşayan varlıklı Yunanlılar için, günün tek ana öğünü akşamın erken saatlerinde başlamaktaydı. (içki ve sohbet ise tüm gece sürebilirdi). Bir erkeğin akşam yemeği davetinde, ev sahibinin karısı ile küçük çocukları asla görünmezdi. Bazı erkekler kız arkadaşlarını getirebilse de, konukların eşleriyle gelmesi beklenmezzdi. erkekler, hepsinin küçük birer masası bulunana sedirlere yan gelip uzanır, toplantıya katılmalarına izin verilecek kadar şanslı olan delikanlılar ise babanın ya da bir dostun sedirine ilişirdi. Ev sahibi bu özel gün için çoğunluka bir aşçı ile garsonlar tutardı.*

*Kaynak: Antik Çağ Yemekleri ve Yemek Kültürü, Andrew Dalby-Sally Grainger

7 Ekim 2008 Salı

Beyaz Altın-TUZ

Günümüzde marketlerde türüne göre fiyatı 0.70 ile 5.00 YTL arasında değişen ve tatlılar dahil her yemekte kullanılan tuzun, bir zamanlar para yerine geçecek kadar değerli olduğunu biliyor muydunuz?

Paleolitik dönemde insanlar tuzu, beslendikleri av hayvanlarının ve balıkların etlerinde buluyorlarmış. İlk tuz işleme biçimleri ise neolitik çağda ( 6000) ortaya çıkmış.

Avrupa'da ticaret amacıyla tuz yolları oluşmuş ve üretim yerleri ile tuz yolları kalelerle korunmuştur.

İbranilerde kurbanlara eşlik eden tuz: Romalılarda balık, zeytin, etin korunmasında kullanılırken aynı zamanda askerlere hizmetlerinin karşılığını ödeme amacıyla da kullanılacak kadar değerliydi. Fazla yer kaplamaması,kolay taşınması ve değerli bir madde olması dolayısıyla bir çok yerde para yernie geçiyordu. Günümüzde hâlâ Yeni Gine'de mineral tuzlar para olarak kullanılmaktadır.

Kaynak: Dünya Mutfakları Atlası, NTV Yayınları. Gilles Fumey-Oliver Etcheverria