26 Aralık 2008 Cuma

Antik Yunanda Afrodizyak Yiyecekler

Antik Yunanda, belkide günümüzde denemeye pek de meraklı olmayacağımız farklı yiyecek ve içecekler afrodizyak olarak kabul ediliyordu. Tıpkı şarabın içine konan peynir ve sarmısak ya da soğan kökü gibi. Günümüzde bunlara olan rağbet (!) pek fazla olmasada, kendi döneminde libido üstündeki olumlu etkilerinden dolayı rağbet oldukça fazlaydı.



İyi, güzel, hoşta peki bu afrodizyak nedir diye sorarsanız, afrodizyak cinsel istek uyandıran yada arttıran şeyler (hap, yiyecek, baharat vs gibi) olarak kabul edilir. Afrodizyak kelimesi "Afrodit" kelimesinden gelir ve Afrodit (Romalılar için Venüs) Yunanlıların güzellik ve aşk tanrıçasıdır.




Antik zamanlardan beri, bazı yiyeceklerin cinsel gücü ve arzuyu arttırdığına inanılır. Sokrates'in bir erkeği yaşlanıncaya kadar cinsel sağlığını ve gücünü koruyabilmesi için mercimek yemeyi önerdiği söylenir. Aristoteles'in de bu nasihata uyarak mercimekleri safran ile pişirdiği ise başka bir söylenti. Kimilerinin enginarın hem afrodizyak olduğunu hem de erkek çocuk doğurmayı garantilediğine inandıkları da bilinir.
Dönemin Afrodizyak olduğu kabul edilen yiyeceklerden bazıları ise şunlardı:

Yenilebilir soğanlar kökleri, sarmısak, pırasa, mantar, kurusoğan

Peki nane?


Hipokrat, sıksık nane yendiğinde vücudun yorulduğunu ve sperm kalitesinin düştüğüne inanıyordu. Öte yandan Aristoteles'in Büyük İskender'e askerlerine nane çayı vermemesini önerdiği, nanenin kuvvetli bir afrodizyak olduğuna inandığı söylenir.

21 Aralık 2008 Pazar

Yenilesi Çiçekler

Çiçeklerin mutfaktaki kullanımları yüz yıllar öncesine kadar gitsede ilk defa M.Ö. 140'lı yıllarda kullanıldıklarına dair yazılı belgeler ortaya çıkmıştır. Farklı kültürler geleneksel yemeklerine çiçekleri farklı şekillerde iliştirmişlerdir. Örneğin ortadoğu mutfağında sarı zambak tohumları sıklıkla kullanılırken, Romalılar ebegümeci, gül ve menekşeleri kulladılar. İspanyollar ve İtalyanlar kabak çiçeğinin dolmasını, Hintliler ise gül yapraklarını bir çok yemek tarifinde halen kullanmaktadırlar. Türkler Gül reçeli ve güllü lokum, Çinliler ise yasemin çayını sıklıkla tüketiyorlar.

Fransız kalsik bir "yeşil" likör türü olan "Chantreuse" içindeki karanfil bu likörün püf noktalarından biri. Hindiba ise, İncil'de bahsedilen acı bitkilerden yalnızca birtanesi.

Bu kadar çiçekten sonra bende keklerime, muffinlerime vs. farklı bir aroma eklemek istiyorum diyorsanız aşağıda verdiğim tarifi deneyebilirsiniz. Yalnızca tarifinizdeki sade tereyağını, aynı miktarda çiçekli tereyağı ile değiştirmeniz yeterli olacaktır. Yenilebilir tüm çiçeklerin İngilizce listesi için bu linke bakabilirsiniz.

*Çiçekli Tereyağı:

8 Çorba Kaşığı Yenilebilir Çiçek; gül, lavanta, menekşe... gibi.

250 gr. Tuzsuz Tereyağı (oda ısısında)

Çiçekleri ince ince kıyın.Bir kapta tereyağı ile kıyılmış çiçekleri iyice karıştırın. Kabın üstünü bir streçle sardıktan sonra oda ısısında 1 saat boyunca dinlenmeye bırakın. Daha sonra bu karışımı buz dolabına kaldırıp bir kaç gün boyunca tatların iyice demlenmesine izin verin. Bu aşamadan sonra tereyağını buzdolabında 2 hafta boyunca veya derin dondurucuda 3 ay boyunca saklayabilirsiniz.

*Lütfen kullanacağınız çiçeklerin yenilebilir türden olmalarına ve herhangi bir kimyasal maddeye maruz kalmamış olmalarına dikkat edin. Eğer denemek istediğiniz çiçeklerin yenilebilir olduklarında emin değilseniz, bir aktara sorun veya kururtulmuş olanlarını aktarlardan temin edin. (eğer varsa)